YUMURTADAN MEZHEP ÇIKTI
Views: 500
Bir ilahiyatçı olarak en çok karşılaştığım sorulardan bir tanesi de şudur: “Hocam! Bizim kitabımız bir değil mi? Peygamberimiz bir değil mi? Eeeee, öyleyse bu mezhepler de nereden çıktı?”
Müsaadenizle bu yazımızda mezheplerin ortaya çıkışlarını mümkün olduğunca basite indirgeyerek şöyle bir misalle açıklamaya çalışalım!
Şimdi “EY İMAN EDENLER! YUMURTA YİYİNİZ!” şeklinde bir ayet olduğunu var sayalım ki bildiğiniz üzere genelde ayetler çok detaylı bilgiler vermez, kısa ve özlü ifadeler içerirler.
Tabi bu durumda aklımıza şöyle sorular gelecektir:
- Burada yumurtadan kastedilen tavuk yumurtası mı, yoksa diğer yumurtalar da buna dahil midir?
- Yumurtayı her gün mü yemeliyiz yoksa ömürde bir defa yesek yeter mi?
- Ben yumurtanın sarısını sevmiyorum, sadece beyazını yesem olur mu?
- Yumurtayı illa pişmiş olarak mı yemek zorundayız, yoksa çiğ olarak da tüketebilir miyiz?
- Eğer pişmiş olarak tüketeceksek haşlama mı olmalı, yoksa tavada mı?
- Eğer haşlama olarak yiyeceksek rafadan mı olmalı, yoksa katı mı?
- Yumurtayı tavada pişireceksek sade mi olmalı, yoksa sucuklu mu?
- Marketlerde satılan sürpriz yumurtalardan yesek olur mu?
Velhasıl soruları daha da çoğaltabiliriz. Bunlar gibi sorulara verilen cevaplara göre fetvalar ve dolayısıyla mezhepler farlılık göstermektedir. Şimdi siz de bu sorulardaki seçenekler arasından tercihte bulunarak yumurta yeme konusundaki kendi mezhebinizi oluşturabilirsiniz!
Olayın bir de sünnet boyutu var. Onu da şöyle açıklamaya çalışalım.
Öncelikle Peygamber Efendimizin hayatı boyunca sadece tavuk yumurtasını haşlama olarak ve onu da rafadan yediğini düşünelim. Burada Peygamberimizin bunu dini bir davranış olarak mı, yoksa kişisel bir tercih olarak mı yaptığı sorusu gündeme gelecektir. Haşlama ve rafadan yumurta sevmeyen kişi günaha mı girmektedir?
Şimdi de Peygamber Efendimizin hayatı boyunca bizlerin de yaptığı gibi çok çeşit yumurtaları (tavuk, bıldırcın, kaz vb.) farklı şekillerde yediğini varsayalım. Sahabilerden bir kısmı Peygamberimizi haşlama yumurta yerken görmüş olsun, bir kısmı da tavada pişmiş olarak yerken. Sonraki dönemde ve farklı bölgelerde yaşamış olan mezhep imamları hayatında hangi grup sahabiden gelen rivayetlerle karşılaşırsa kendi görüşünü de bu rivayet üzerine bina edecektir. Her biri filin farklı bir organını tutan körler gibi hepsinin fil tarifi ya da yumurta yeme konusundaki fetvaları farklılık arz etmesi normaldir.
Her iki rivayet de kendisine ulaştıysa aradan geçen yüz küsur yılın etkisiyle bunlar arasından ravilerin güvenilirliği gibi bir takım ölçülere göre tercihte bulunacaktır. Kimisinin sağlam gördüğü bir rivayeti diğerleri zayıf kabul edebilecektir.
İşin bir de “dil” boyutu var. Ayette “yiyiniz!” emri geçtiği için çiğ yumurtayı içmekle bu emir yerine getirilmiş olur mu, olmaz mı? Çiğ yumurtayı içmek, yemek yerine geçer mi? Bu sorular biraz da kendi yaşadığımız dönem ve bölgede kelimelere yüklenen anlamların da etkisiyle farklı şekilde cevaplandırılacaktır.
İşin bir diğer yönü de aklı devreye sokup sokmama konusudur. Nakilciler ayetin metninden ve Peygamberimizden kendilerine ulaşan rivayetlere göre hüküm verirken akılcılar ise 5N 1K formülünü kullanarak daha değişik sonuçlar elde edebilmektedirler. Mesela; “Yumurta yemekten kasıt protein almaktır, onun için proteini başka bir besinden elde etmek de yumurta yemek yerine geçer. İlla ki yumurta yemek zorunda değiliz.” şeklinde bir fetva verebilirler.
Yani kısaca basit bir yumurta yeme meselesinde bile bu kadar görüş ayrılığı mevcutken dini konularda da farklı görüşlerin varlığı bizleri şaşırtmamalıdır. Zaten olması gereken de budur!