Hz. Adem – 1 (Her Şey Böyle Başladı)
Views: 307
Yüksek Lisans ve Doktora tezlerimizi hazırlarken Hz. Âdem ve Yaratılış kıssası ile ilgili ayetleri inceleme ve üzerine düşünme fırsatı bulduk. Bu sayede her ne kadar Kur’an-ı Kerim’de en çok bahsedilen Peygamber Hz. Musa olsa da mesaj verme yönünden en fazla farklı konuya Hz. Âdem ile ilgili ayetlerde değinildiğini gördük. Bu yazımızda müsaadenizle Hz. Âdem ve Yaratılış Kıssası hakkındaki tespit ve düşüncelerimizden bazılarını kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle Hz. Âdem Kıssası birçok şeyin ilki olması yönüyle diğer kıssalardan ayrılmaktadır. Malumunuz olduğu üzere bir konunun hakikatini en iyi şekilde kavrayabilmek için ilk başa dönüp sorularımızın cevaplarını orada aramamız gerekir. Bizler de zaman zaman anlamakta zorlandığımız şu dünya hayatı hakkında aklımıza takılan birçok sorunun cevabını Hz. Âdem kıssasında bulabiliriz.
Bu kıssada değinilen konulara şöyle bir göz atacak olursak;
Hz. Âdem’in Topraktan Yaratılması – Tevâzû:
İnsanın topraktan yaratıldığının delili olarak insan vücudunda bulunan kimyasal maddelerin toprakta da bulunuyor olması ve insanın öldükten sonra yine toprak haline dönüşmesi gösterilmektedir. Ancak diğer canlılara baktığımızda onlarda da aynı durumun olduğunu görmekteyiz. Öyleyse özellikle insanın topraktan yaratıldığının zikredilmesinin bir sebebi olmalıdır.
Evet, insan topraktan yaratılmıştır[1] ama bizce bunun özellikle vurgulanmasının sebebi insana başta yaratıcısına karşı mütevazı olması gerektiğini bildirmektir. Çünkü toprak bulunduğu yer itibariyle tevazuunun ve alçakgönüllülüğün sembolüdür.
Allah-u Teâlâ Hz. Âdem’i yarattığı maddeyi bildirmesinin yanı sıra onun soyundan gelen bizlere de yaratıldığımız madde (sperm) üzerinde düşünmemizi söyleyerek[2] kibirden sakınmamız konusunda uyarmaktadır.
İnsanın Halifeliği – Mükellefiyet:
Hz. Âdem ile ilgili tefsirlerde en çok tartışılan konulardan bir tanesi de “İnsanın Halifeliği” konusudur. Halife kelimesi genellikle “kendinden önce olanın yerine geçen kişi” şeklinde tanımlandığı için müfessirlerimiz dünya üzerinde Âdem’den önce yaşamış varlıklar bulma telaşına düşmüşlerdir. Kimisi bizden önce de insan soyları geldiğini ve her birinin kıyametinin koptuğunu söylerken kimileri bunların cinler olduğunu belirtmişlerdir.
Bu konuda bizim görüşümüz ise insanın kendinden önceki bir varlığın yerine geçme yönüyle halife olmadığı, bunun yerine yeryüzünü Allah’ın muradına uygun şekilde maddi manevi imar ile yükümlü bir görevli olduğudur. Bir insanın Allah’ın halifesi olması yönüyle ilk görevi itikat, ibadet, ahlak, hukuk, ekoloji vs. yönlerden Allah’ın razı olacağı bir sistem kurmaktır.
İnsanın Meleklere Tercih Edilmesi – Bilginin Değeri:
Allah-u Teâlâ yeryüzünde bir halife yaratacağını/atayacağını söylediğinde melekler insanoğlunun fesat çıkarıp kan dökeceğini belirterek kendilerinin buna daha layık olduğunu söylediler. Allah-u Teâlâ onların bu iddialarının yanlışlığını bir bilgi yarışması ile gösterdi.
Bu bize insanoğlunun Allah’ın halifeliği makamını bilgi ile elde ettiğini göstermektedir. Bilgi bir şekilde başka canlılarda da veya bilgisayar gibi makinelerde de bulunabilmektedir ama bizce insanın ayırıcı özelliği; kendisine verilen bir bilgiden ikincisini, iki bilgiden üçüncüsünü üretebilmesidir. İşte bu özelliğimiz bizi dünyada farklı bir konuma yükseltmektedir. Ancak insanın yaratıcısı katındaki değerini bu bilgiyi nerede, nasıl kullandığının belirlediğini bilmek burada önem arz etmektedir.
İnternet ortamında uzun yazıların okunmadığını bildiğimiz için şimdilik burada virgül koyuyoruz.
To be continued:)
[1] Hicr, 15/28.
[2] Tarık, 86/5.